Saturday, January 22, 2011

Cadı Avı: Çirkin mi?

Dün gece yedi aklı evvel kadın müzisyen Ceyl'an Ertem'in Cadı Avı projesi kapsamında bir araya gelip eteklerimizdekileri döktük. Eğlendik. Ama herkes eğlenmedi galiba.
Ceylan bir süredir Cadı Avı diye bir video dizisi yapıyor Türkiye'deki Kadın Müzisyenler ile ilgili. İkinci serisinde ben de konuştum. Uzun yazmaya gerek yok konuyla ilgili. Gidip seyretmek ne olup bittiğini orada bence en iyisi. Çeşit çeşit kadının peşinden gidiyor, daha da gidecek gibi gözüküyor.

Cadı Avı (TanıtımFilmi), Witch Hunt (Trailer) from CADI AVI on Vimeo.
Bana "şunlar bunlar çalacak, şöyle böyle bir performans var kafamda sen çalmak ister misiiiiiin?" deyince" cevaben o gece sahnede olmazsam çatlarım zaten" dedim. Sonrası neler yapılabilir konusunda e-mailler uçuştu, ve Ceylan'ın evinde börekli, poğaçalı, kekli, sazlı sözlü, bol muhabbetli bir buluşma gerçekleşti. Konuşuldu, bol bol kahkaha atıldı ve neler çalınabilire karar verildi? Şimdi kolay mı yani birbiri ile yeni tanışan insanlar var grupta ve bunlar bir araya gelip müzik yapacak? Kolay değil tabii, ama işin en heyecan verici tarafı da herkes için sanırım buydu. Ne çalınacak? İçimizden gelen. Zaten projenin amacı bu. İçimizden geldiği gibi... Ceylan'a dedim ki neden biz? O da dedi ki "e projenin adı Cadı Avı". Bu iltifatla hepimiz coştuk. Kahkaha attık yüksek sesle! Ahahhahahaaa.............

Sonra çalma günü geldi çattı. Dün gece sahnedeydik. Nublu İstanbul'da. Amy Salsgiver (perküsyonlar/ses), Aslıhan Güngör (Arp), Ceylan Ertem (vokal/efektler), Gökçen Dilek Acay (keman/ses), Gülşah Erol (Çello) ve ben naçizane müzisyen arkadaşınız (rhodes/ses). E tabii bir Cuma gecesi tıklım tıkış mekan. Herhalde herkes sahnede 6 müzisyen kadın var diye gelmemiştir mekana. Birileri müzik için gelmiştir muhakkak diyorsun. Emin misin?

Peki o zaman bu insanların bir kısmı niye gelmiş? Bağıra çağıra konuşmaya gelmişler, ve bunu yaparken de bu kadınlar acaba n
e yapıyo yaa diye sahneye bize BAKMAYA gelmişler. Sanırım ne baktıklarından ne de duyduklarından çok hoşnut oldular ki gecenin sonunda 20 kişi filan kalmıştı mekanda. Ay ayol nereye gittiniz öyle hemen, toputopu 75 dakika kaldık sahnede? Halbuki biraz daha bağırıp çağıracaktık. Eh, bir dahakine daha uzun kalırsınz...

Dün sahnede cadılar provası+sound çekmesi esnasında haddini aşmayı seven bir "errkek" müzisyen arkadaşımız çalışılan bir Björk parçası esnasında benim çalmadığımı farkedince yanıma gelip bana "selen, sen de şöyle böyle bir şeyler çalabilirsin" dedi! Kendisi durum karşısında benim bir yaratıcılık sorunu(?) yaşıyor olduğumdan endişelenmiş olacak, acilen, kendisine sorulmasını bile beklemeden müdahale etmeyi uygun buldu(??). Ben de ona "çalmak istemiyorum" dedim. Basit. Çok kibarım. Daha neler neler denebilirdi oysa ki... Sahnede 7 kişi olunca hepimizin hep çalması gerekiyor ya. Ne diye duruyorum ben, çal kızım.

Dün gece biz çalarken herkes deli gibi bağırarak konuşmaya başlayınca ceylan "şşşş...." vokaline girdi. Arkasindan biz de hemen takip... "sus kızım, konuşma" lar patladı bizden müziğin içine... Biz de bağırdık! Bir nebze sustular sanki. Ama sonra yeniden....... O an en eğlendiğim andı konserde.

Ne çaldık? Söylenerek başladık 7 kadın sahnede vır vır vır.... Olması gereken bu değil mi? Kadın dediğin söylenir(?!). Söylendik. Sonra ben çalmaya başladım, modal bir his var, birileri eklendi de eklendi... Arkasından Portishead'in Roads parçasına bağlandık, parçayı dağıttık üstünde debelendik. Sonra Amy'nin müziği çalındı. Kontrol edilmiş doğaçlamalar ilk bölümde, ikinci bölümde çok tatlı bir yazılı müziğe bağlandı. Daha iyi çalınabilirdi, evet, prova lazımdı. Sonra Ceylan girdi bir işe, looplar, konuşmalar, biz eklendik. Serbest, içimizden geldiğince. En son kapanışta benim kontrol edilmiş doğaçlamalara tamamen açık "baby witches" diye bir müziğimi çaldık. Çok acayip yerlere gitti, kapandı açıldı kapandı sonu. Bir de baktık konuşanlar gitmiş. Aferin bize.

Ne oldu? Dışarıda şöyle konuşan insanlara denk geldik: "Hazırlanmamışlar". Neye hazırlanacaktık pardon? İçimizden geldiği gibi deyince biz şeetmiştik... Onsenelerce bunun gibi ve bir sürü insanın bir taraflarının yemeyeceği işler yaparak, sahnelere çıkarak, okullar okuyarak, memleket memleket dolaşarak "hazırlanmış" 7 tane kadın müzisyen sahnede. Muhteşem demiyorum bakınız. Konu o değil. Evin derli toplu mu kızım senin? Ha? Temiz mi? Sen ondan haber ver.

Ben en iyisi bu hazırlığı eleştirilen cadıların işleri ile ilgili bağlantılar ekleyeyim buraya. Vaktiniz olursa, boş bir zamanınızda tıklarsınız.

Ceyl'an Ertem: Yeni albümü var. Soluk.
http://www.myspace.com/ceylanertem
Amy Salsgiver:
http://www.myspace.com/amysalsgiver
Gökçen Dilek Ac
ay:
http://vimeo.com/user5166473
Gülşah Erol:
http://www.myspace.com/gulsaherol
Aslıhan Güngör:Son zamanlardaki işleri için sa ne na perküsyon grubu veya borusan senfoni orkestrası programlarına bakabilirsiniz.
Daha iyi çalınabilinir miydi? Tabii ki. Senelerdir hiç ama hiç "hazırlanmadan" sahne yapan müzisyen arkadaşlarımız var, çalıyorlar, çalıyorlar, konuşuyorlar içlerinden geldiği gibi. Manası olmayan işler de yapanları var tabii ki bir sürü incir çekirdeği doldurmayan işler, işler, işler, sözler, sözler dinliyoruz her gün. Çoğu erkek çünkü çok az kadın o dünyadan içeri alınıyor. Kimse sakın ha, "yok yaa aslında..." filan demesin. Biliyorum. Çünkü "oradaydım"! Bu işin kadın erkek olmakla zaten ilgisi yok. Yapılan işe gösterilen özen ile ilgisi var. Çok açık ve net: kadın kendini ortaya koyan, ayan beyan afişe eden işler yaptığı zaman "cadı" damgasını yiyor. Bu konuyu burada toparlayamadım ama daha iyisi var. "Women in Music" diye bir ders açıyorum bu dönem Bilgi Üniversitesi'nde. Buyurun gelin. Feminist (!) dersi değil, vallahi. Korkmayın. Gelin. Toparlayayım.
Ne olmalıydı? Müzik dinlemeye (cidden nereye gidiyor haftasonu bu insanlar?) gelmiş olan ve sahnede kimleri izleyeceğini bilen bu bilinçli dinleyici, bu 7 aykırı tip'in bir araya geldiği zaman nasıl bir iş çıkaracağını aşağı yukarı tahmin etmeliydi. Tiplere bak bir. Düzenli tertipli bir müzik çıkma ihtimali var mı bu tip'lerden? Bu "kız"ların derdi var ayol! Bağırıp çağıracak, söylenecek bazen ama tatlı tatlı da çalacak. Söylenmenin çeşit çeşit yöntemi var. Ben 30 senedir söyleniyorum "önümdeki alet" üzerinden (afedersiniz)! Alışmalı bu kadınların sesine. Başka bir alternatif yok. Ha şöyle bir alternatif her zaman var; iki kapı ilerde bir grup muhakkak "with or without you"yu çalıyordur. Gidip orada bağıra çağıra siz de şarkıya eşlik edebilirsiniz. Ama bence orada da bağırarak konuşmayın. Acayip bir şey sahneye gelen dinleyici bağırtısı. Bu arada istendiği, beklendiği gibi de giyinmemiş olabiliriz tabii, pardon. İşte herkes kendi gibiydi. Ama genellikle severim ben giyinmeyi, süslenmeyi. Bu sefer de makyajım vardı, içim rahat!!! Çirkin değildim(?).

Aklıma bir hikaye geldi. Bir arkadaşımın o zamanlar 3,5 yaşında olan güzel kızı tuvalet alışkanlıklarını değiştirmişti. Dertli oldular. Birisi demiş ki "prenseslerin boku olmaz". O da tutuyor da tutuyor. Bok vardı!
Ne alaka şimdi Cadı Avı konserinden buralara.. Beyin işte acayip bir organ. Sinir sisteminin yönetim merkezi. Alıyor seni sürüklüyor bir yerlere.Ya! Başka bir hikaye daha geldi bak şimdi aklıma. Zaten hiç çıkmıyor bu aralar. Ayşe Paşalı. Kim bu kadın? Ne olmuş ona? Google search!



Çirkin mi? Evet, çirkin!


3 comments:

Nesta said...

bak şimdi bunu senin sesinden okuyunca daha da yerli yerine oturdu, evet!
kafamda selen sesi, önümde selen harfleri. güzel oldu : )
(kitap süpermiş bu arada yiyerek okuyorum!! -ordan oraya-)

evet neden mini etek giymediniz, dolma sarmadınız ve 'hazır'lanmadınız? ne biçim müzisyenliktir?
cık cık ve de cık!
bi de kadınsınız zaten. önünüzdeki 'alet'leri 'iki el'inizle kald..., ay pardon.. çalamıyorsunz falan..
(aayhh tamam, sustum :)
sofra donatınız. ('doughnut' da emir kipi mi acaba? gibi.. kirpi?
(uyksusuzluktan bunlar.. affet..)

kitap çok güzelmiş, sürekli aklımdaki sevgili gibi meşgul ediyor beni..

çok teşekkür ederim..

SELEN GULUN said...

güle güle ye bitir! ya ya sorma... beceremedik işte nesta'cım biliyo musun? bir daha ki sefere artık!

kitap sonlara doğru uçuyor. haberin olsun... bak aynen şöyle oluyor... nınınınını... =) yok yok söylemiycem.

rica ederim. benim için bir zevk!

kantinde bekliyorum ;)

Nesta said...

wuuuu!
merak merak merak!! : )
uçmaca kitabı! oley!


yalnız, fark ettin mi; diğerleri de pek çaktırmadı!
ne profesyonel bir koro, canım! : )

koşuyorum kantine!