Tuesday, October 23, 2012

Merdiven


Mardin'de hala ucurtma ucuruyorlar!
Disarida deli gibi bir yagmur yagiyor. Gok gurultusu. Simsek. Firtina. Yagmur. Yagmur. Yagmur. 

Gecenlerde bir cagrisim sebebiyle nereyede koydugumu bulamadigim, ama gozumden irak olmasini arzu ettigim bir seyi bulmaya calistim tum gun. Benzeri seyleri koydugum kutulara baktim ettim, yok. Bulamadim. Gece gec saatte eve geldigimde ertesi gunu albumun gitarlari calinacak, anneannemin vasiyetini yerine getirip spontan bir parca yazabilir miyim acaba dusuncesiyle yatak odamdan acilir kapanir merdiveni getirdim, kutuphanedeki ust rafa ulasabileyim diye, bir basamak ciktim. Elimi rafa kaldirirken gozume Oruc Aruoba'nin "Kesik Esintiler" isimli siir kitabi ilisti. Kitabi bana bir arkadasim dogum gunumde almisti uc bes sene once. Uzun zamandir oradaydi, unutmusum. Hala merdivenin uzerinde, uzanip kitabi elime aldim ve rastgele bir sayfasini actim. Acar acmaz karsima cikan ilk siir suydu:


EL
IN

Hic 
durmadi 
kipirtisi:
             (teneke teneke
              su)

sizliyor
bezgin
beynimde. 

Elimde 
kalem
im - 
            (ot ot 
             esinti)

huzursuz
us-
sus
uz.

*

Takamazlar.

Neden
gezer
im?

Civata parmak
tornavida kol
amortisor ayak - 

yuru
patirtili 
suru

isim yok senin
le.

*

Elin
le - 

elem
im. 

Okudum siiri. Bir daha okudum. Merdivenin uzerinde. Sonra gozumu asagiya indirdim kitaptan onumde ne dursun? O sey! Rafa kaldirmisim cunku boyum yetmiyor. Gozumden uzaga iste. 

Sasirdim tabi. Ama sasirmadim. 

Sonra anneannemin siir kitabi yan raftan cikti. Hala merdivenin uzerinde uzandim. Aldim. Icini actim. Bir kac icimi burkan siirden sonra on yuzunu okudum, hala merdiven basamagindayken. 

14.07.1996
Calismaktan yorulan
uykusunda durulan
Selen'ime siir gibi guzellikler
zirvedeki basarilar dilegiyle
sevgiler, sevgiler, sevgiler.
Anneannen

(imza)

[Uykusunda durulan...] 





Bazen boyle olur bana. Acigim boyle seylere. Hayat boyle kucuk oyunlar yaptigi zaman hosuma gidiyor. Ama bazen  cok absurd seyler de oluyor. Mesela Pazar gunu seyrettigimiz bir filmdeki karakterden "Bully" (Zorba) kelimesine taktim. Bir insan neden boyle seyler yapmak istesin? Taktim kafaya. Pazartesi sabahi Bebek'e gitmem lazim, dusune dusune kelimeyi geldim mekana. Isim erken bitti, bir kahve alayim dedim, yolda yuruyorum. Karsimdan cok iri yari bir adam geliyor. Yol ancak iki kisinin zar zor gececegi kadar genis, adam bana soyle bir bakip hizlanmaya basladi, kafasini one egdi, bilerek isteyerek canimi acitmak ve yikmak amaciyla tam uzerime dogru cullandi. Sanki ben gorunmezim! Herkesin gozu onunde. Ben de adami itmeye calistim, 'ne yapiyorsun?' diye bagirarak. Iterken bir gozgoze geldik, aynen yoluna bul-dozer gibi devam edip kimseyle konusmadan yurudu gitti. Herkes sok oldu. Ben oyle kalakaldim! Bully mi istiyordun? Al sana Kabasakal!!!

Bir kere de Korku diye bir kitap okumustum. Korku beyinde nasil algilara yol aciyor, fiziksel ve duygusal degisiklikler, beyin hareketleri v.s... Icimden 'ya ben hayatta hic bu kadar korkmadim galiba' dedim. Aksamina bir arkadasimin bekci kopegi ustume saldirdi. Ama cok yakin temastan. Kurt/Sivas Kangal karisimi bir kopek. Agzinin icini dislerini gordum havlarken yuzumde, oyle diyeyim. O kadar cok korktum ki! Anlatmam mumkun degil!!!

Bir zamanlar keyfimin pesinde ilk defa Graz'a gittigimde heyecanliydim! Subat ayi dunyanin en guzel yolculuklarindan birini yaptim Viyana'dan Graz'a, trenle. Yol boyunca surekli Fleetwood Mac'in Dream parcasi caldi durdu aklimda. Deli olacagim. Ayni sekilde Graz'da da. Sabah kalkiyorum, yolda yuruyorum "thunder only happens, when it's raining...". Sonra en sonunda gece yagmur yagdi inceden. 'Yuruyelim' dedim, 'seker miyiz? erimeyiz.' 

Yagmur. Yagmur.  

{Tomasz Stanko'dan Tales for a Girl dinlemeli arka fon'da}

No comments: